SAVUNMA MEKANİZMALARI

SAVUNMA MEKANİZMALARI

SAVUNMA MEKANİZMALARI

SAVUNMA MEKANİZMALARI

Sigmund Freud ve Savunma Kavramı

“Savunma” terimini ilk kullanan kişi Sigmund Freud’dur. 1894 yılında “Savunma Psikonevrozları” adlı çalışmasında kullanılmıştır. Freud başlangıçta savunmayı histeri nevrozu içinde psikopatolojik bir olgu olarak görmüş ancak daha sonra 1915’te genel bir ruhsal mekanizma olarak tanımlamış ve çatışma durumlarında bilinçdışı kullanıldığını ve patolojik olmadığını dile getirmiştir.

Freud, benliğimizin bizim için utanç verici, katlanılmaz duygu ve tasarımlara karşı direndiğini ve bu çatışmalarda savunma işlemlerinin kullanıldığını söylemiştir. Psikanalitik kuram; egonun temel işlevlerinden biri olarak bireyin psikolojik dengesini koruma amacıyla savunmalar kullandığını gösterir. Kişilik gelişimi ve kişilerin çevreye uyumu için savunma mekanizmaları büyük öneme sahiptir ve bireyleri içsel çatışmalar ve duygusal sıkıntıdan korurlar.

Anna Freud ve Ego Savunmaları

Anna Freud, 1936’da “Ben ve Savunma Mekanizmaları” adlı eserinde savunma mekanizmalarını geliştirip detaylandırmış ve sebeplerine yönelik psikanalitik açıklamalar getirmiştir. Anna Freud’a göre egonun istenmeyen ve kaygı yaratan durumlardan uzaklaşması haricinde savunma mekanizmaları dürtüsel davranışlar, duygular ve içgüdüsel arzular üzerinde de bireyin kontrol sahibi olmasını sağlayan psikolojik süreçlerdir. İd’den gelen istekler ve süperegonun yasaklayıcı yapısı arasındaki dengenin kurulması ve böylece bireyin hayatını uyumlu bir şekilde sürdürebilmesi için savunma mekanizmalarının öneminden söz etmiştir. Bu nedenle bu ego savunmalarının sistematik ve kapsamlı bir çalışmasını yaparak her bireyde normal ya da nevrotik, değişik derecelerde ve karakteristik bir savunma mekanizması işleyişi olduğunu ifade etmiştir.

Savunma Mekanizmalarının Koruyucu İşlevi

Ağır bir zorlanma yaşamakta olan insan başlıca iki sorunla karşılaşır: Yeni duruma uyum sağlamak için gerekli çabayı göstermek ve psikolojik dağılmaya karşı kendini korumak.

Birinci grup güçlükler çabaya yönelik davranışlarla, ikinci grup sorunlar ise, savunmaya yönelik davranışlarla çözümlenmeye çalışılır. İki tür savunmaya yönelik mekanizmadan söz edilebilir. Birinci grup, ağlama ve sürekli konuşmalarda olduğu gibi psikolojik onarım mekanizmalarıdır. İkinci grup, canımızı sıkan bir durumu yadsımaya çalışma ya da davranışımızı haklı gösterecek bir neden bulma gibi, insanı psikolojik zedelenmeye ya da değerini yitirmeye karşı koruyan "ego" savunma mekanizmalarıdır. Ego savunma mekanizmalarını çabaya yönelik davranışlardan ayıran en önemli özellik, bu tepkilerin bilinçdışında geliştirilmesi ve işlemesidir. Bir başka deyişle, kişi kullandığı savunma mekanizmalarının anlamının farkında değildir. Bu mekanizmaların oluşturduğu duygu ve davranışları, gerisindeki dinamik güçlerden haberdar olmaksızın yaşar. Ego savunma mekanizmalarının geliştirilmesinde öğrenme önemli bir rol oynar. Bu tepkiler insanı, örneğin kendi gözünde değerini yitirmesine neden olabilecek yenilgiler gibi dış tehlikelerden ya da suçluluk duygusu uyandıran istekler gibi iç tehlikelerden korurlar.

Bu korunma genellikle aşağıdaki yollardan biriyle sağlanır:

Kişinin (1) duygularını yadsıması, olayları değişik biçimde algılaması ya da algı alanını daraltmasıyla; (2) olaylara duygusal katılımını azaltarak; (3) tehlikeye karşı savaşarak.

Bir insan tek bir savunma mekanizmasını değil, bir grup savunma örüntüsünü birlikte kullanır. İnsanın ön planda kullandığı savunma mekanizmaları, içinde bulunduğu koşullara göre, yaşamının bir döneminden diğerine farklılık gösterebilir.

Savunma mekanizmaları anksiyete, suçluluk, aşağılanma, utanç, üzüntü gibi bireyde rahatsızlık hissi uyandıran duyguları kabul edilebilir hale getirme fonksiyonunu üstlenir. Bu durum bilinçdışında otomatik olarak gerçekleşir. Savunma mekanizmaları sorunun gerçek kaynağıyla yüzleşmek ve başa çıkmak yerine sürekli olarak kullanıldığında uygunsuz olarak değerlendirilir. Bu tepkiler zorlanmalı durumlarla baş edebilmek için başlıca araç durumuna gelir ve uyum sağlanmasını engelleyecek oranda abartılırsa sağlıksız bir nitelik kazanırlar. Böyle bir durumda nevrotik savunma mekanizmaları söz konusu olur.